Eskisi gibi olsa her şey...
Hani ilk bakış gibi... İlk Aşk gibi taze ve yeni...
Kirli paslı çocukluğumu özledim, hayatın her an biraz daha kirlettiği duygulara inat...
Buram buram toprak kokar her yağmur sonrası çocukluğum ve her güneş açtığında top oynar hayallerim sokakta. Dizlerim yara bere içinde eve dönüşlerim gelir aklıma sızım sızım mutluluk dolardı içim, dizimdeki yaralar her sızladığında.
Sakallarımın çıkmadığı, çıksın diye her sabah tüysüz yüzümü tıraş ettiğim; birini sevmenin sadece gözlerine bakıp seni seviyorum demek ve bunun dahi iki al yanaklı çocuğun okulun bahçesinde farklı yönlere doğru kaçmasına sebep olduğu; en büyük korkumun odamdaki dolaptan fırlayacağını düşündüğüm o simsiyah gözleriyle rüyalarıma giren hayal gücümün eseri korkunç yaratık olduğu, buna rağmen o yaratık geldiğinde dahi sığınacak dünyanın çizgi romanı olmayan ve bence çizgi romanı olmasını en çok hakeden büyük kahraman babamın yan odada olduğunu bilmenin verdiği huzurlu uykularımın olduğu; her gece elini dahi tutmadığım ya da yanına dahi gidemediğim ve yahut gittiğimde sadece kendisine seni seviyorum diyerek yanından kaçtığım çoğu zaman platonik, kimi zaman beni sevdiğini sandığım kızlarla en safiyane duygularla kurduğum yine ve yeni gelecek hayallerinin olduğu; her dışarı çıktığımda küçücük dünyamda yaşadığım kocaman hikayeleri anlatabildiğim ve anlattıkları hikayeleri dinlediğim, anlatırken ayrı, dinlerken ayrı mutlu olduğum ve samimiyetlerinden zerre şüphe duymadığım, kardeşim dediğim arkadaşlarımın olduğu; beni ben yapan ne kadar acı varsa hepsinden vazgeçmeme sebep olacak kadar içten umutlarımın olduğu; pişmanlıklarımın henüz beni benimde pişmanlıkları tanımadığım çocukluğumu özledim...
Evet çanak çömlek patladı ve ben oyun bozan o çocuğa kızmıyorum artık çünkü büyüdükçe hepimiz en çok oyun bozanlığı öğrendik. Bugün geriye bakmıyorum çünkü gözlerindeki umudu gördüğümde bugün yaşadığım umutsuzluklara bakarak utanacağım çocukluğum duruyor olacak orada.
Keşke...
Saygılarımla...
Yorumlar